Haber

105 yıl önce bugün Atatürk birinci Meclis'in açılacağı genelgeyi yayınladı

105 yıl önce, 21 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Atatürk’ün kaleminden çıkan bir genelge, Türk milletinin kaderini değiştirdi.

Büyük Millet Meclisi’nin açılacağını duyuran bu tarihi belge, ulusal egemenliğin ve bağımsızlık ateşinin ilk kıvılcımıydı.  105 yıl önce bugün, 21 Nisan 1920’de, Anadolu’nun bağrında bir umut filizlendi. Mustafa Kemal Atatürk, işgal altındaki vatan topraklarında milletin iradesini yüceltmek için tarihi bir adım attı. “Allah’ın yardımıyla Nisan’ın yirmi üçüncü Cuma günü, Cuma namazından sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır” sözleriyle başlayan genelge, sadece bir duyuru değil, aynı zamanda bir milletin yeniden doğuşunun manifestosuydu. Bu yazıda, o tarihi anın hem bilgisini hem de duygusunu sizlerle paylaşarak, Türk milletinin bağımsızlık destanına bir kez daha tanıklık edeceğiz.

Genelgenin tarihi önemi

Mondros Mütarekesi’nin gölgesinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağıldığı, vatan topraklarının işgal edildiği bir dönemde, Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basarak Kurtuluş Savaşı’nın meşalesini yakmıştı. Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” ilkesini ortaya koyan Mustafa Kemal, milli iradeyi hakim kılmak için bir meclis toplanmasını hedefliyordu.

21 Nisan 1920’de yayımlanan genelge, bu hedefin somut bir adımıydı.

Mustafa Kemal, Anadolu’daki tüm vilayetlere, mutasarrıflıklara ve kolordu komutanlıklarına gönderdiği bu belgeyle, 23 Nisan 1920’de Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) açılacağını duyurdu. Genelgede, meclisin olağanüstü yetkilerle donatılacağı ve vatanın kurtuluşu için çalışacağı vurgulanıyordu. Bu, Türk tarihinde ilk kez halk iradesine dayalı bir yönetim anlayışının resmi ilanıydı.

Genelgenin öne çıkan mesajları

Meclis, “bütün sivil ve askeri makamların ve bütün ulusun emir alacağı en yüksek makam” olacaktı.  Açılış, Cuma namazından sonra Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde dualar ve törenlerle gerçekleşecekti.

Yurdun dört bir yanında hatimler indirilecek, Buhârî-i Şerîf okunacak ve vatanın kurtuluşu için dualar edilecekti.

Bu genelge, sadece bir organizasyon duyurusu değil, aynı zamanda milletin bir araya gelerek kendi kaderini tayin etme kararlılığının ilanıydı. İşgal altındaki İstanbul’da Osmanlı Mebusan Meclisi’nin kapatılması ve milletvekillerinin sürgün edilmesi, Ankara’daki bu yeni meclisin önemini daha da artırmıştı.

Bir milletin kalbi Ankara’da attı

21 Nisan 1920, Anadolu’nun dört bir yanında umutsuzluğun kol gezdiği bir dönemdi. Ancak Mustafa Kemal’in genelgesi, karanlığın içinden bir ışık gibi yükseldi. Bu belge, sadece bir kağıt parçası değildi; bir milletin zincirlerini kırma azminin, bağımsızlık sevdasının ve birlik ruhunun sembolüydü.

Ankara, o günlerde küçük bir kasaba, adeta bir direniş yuvasıydı. Çatısı akan, sıraları okullardan getirtilen İttihat ve Terakki Kulübü binasında toplanacak olan meclis, maddi imkansızlıklara rağmen manevi bir güçle doluydu. Mustafa Kemal, genelgesinde millete seslenirken, “Vatanın kurtuluşu için birleşin” diyordu. Bu çağrı, Anadolu’nun köylerinde, kasabalarında, şehirlerinde yankılandı. Kadınlar, erkekler, gençler, yaşlılar; herkes bu kutsal davaya omuz verdi.

Hacı Bayram’daki dualar

23 Nisan 1920’de, genelgede belirtildiği üzere, Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde Cuma namazı kılındı. Milletvekilleri, halkla birlikte dua etti, kurbanlar kesildi. Ardından meclis binasına yürüyen kalabalık, “Hâkimiyet Milletindir” ilkesini yüreklerinde taşıyordu. O an, sadece bir meclisin açılışı değil, bir milletin yeniden doğuşuydu. Bu sahne, bugün bile gözlerimizi yaşartır; çünkü o dualar, o adımlar, Cumhuriyetimizin temel taşlarını döşedi.

Genelgenin tarihe bıraktığı miras

21 Nisan 1920 genelgesi, Büyük Millet Meclisi’nin açılışını müjdeleyerek Türk milletinin egemenlik mücadelesinde bir dönüm noktası oldu. 23 Nisan 1920’de açılan TBMM, sadece Kurtuluş Savaşı’nı yönetmekle kalmadı; aynı zamanda Cumhuriyetin temellerini attı.

TBMM’nin ilk adımları

115 milletvekilinin katılımıyla açılan meclis, 337 vekilden oluşması planlanmasına rağmen, işgal ve ulaşım zorlukları nedeniyle eksik toplandı.

Mustafa Kemal, 24 Nisan 1920’de meclis başkanı seçildi ve yaptığı konuşmada, “Gerek askeri gerekse siyasi hayatımın bütün dönemlerini işgal eden mücadelelerimde daima hareket kuralım, milli iradeye dayanarak milletin ve vatanın muhtaç olduğu amaçlara yürümek olmuştur” diyerek misyonunu ortaya koydu.

Meclis, vatanın kurtuluşu için kararlar aldı, orduları yönetti ve diplomasi yürüttü. Sakarya Meydan Muharebesi’nden Büyük Taarruz’a kadar her zaferde TBMM’nin iradesi vardı.

Genelgeyle başlayan bu süreç, 23 Nisan’ın “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak kutlanmasının temelini oluşturdu. Mustafa Kemal, bu günü çocuklara armağan ederek, geleceğin egemenlik mirasını genç nesillere emanet etti. Bugün, 105 yıl sonra, her 23 Nisan’da o genelgenin ruhunu yeniden hissediyoruz.

O günlerin ruhu hâlâ yaşıyor

105 yıl önce, bir lider, bir millet ve bir ideal bir araya geldi. Mustafa Kemal Atatürk’ün 21 Nisan 1920’de yayımladığı genelge, sadece bir meclisin açılışını değil, bir ulusun uyanışını müjdeledi. O günlerde Anadolu’nun dört bir yanındaki insanlar, ellerinde silah, yüreklerinde iman, gözlerinde umutla bu çağrıya kulak verdi. Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da destan yazan o ruh, bugün de bizlere ilham veriyor.

Bu genelge, bir kâğıttan ibaret değildi; bir milletin bağımsızlığa olan sarsılmaz inancının ilanıydı. O genelgeyi yazan eller, sadece kalem tutmadı; bir ulusun kaderini yeniden çizdi. Bugün, 21 Nisan 2025’te, o tarihi anı hatırlarken göğsümüz kabarıyor, yüreğimiz coşkuyla doluyor. Çünkü bizler, o genelgenin mirasçılarıyız; Cumhuriyetin, özgürlüğün ve milli iradenin bekçileriyiz.