Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özlem Haliloğlu, dünya genelinde 650 milyon yetişkin, 340 milyon ergen ve 39 milyon çocuk olmak üzere 1 milyardan fazla insanın obezite ile mücadele ettiğini belirtti. Obezitenin sadece rakamlarla değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulayan Haliloğlu, hastalığın daha kapsamlı bir bakış açısıyla ele alınmasının önemli olduğunu söyledi.

Türkiye, Avrupa’nın En Kilolu Ülkesi! (2)

Avrupa Obezite Derneği (EASO), obezite tanısının yalnızca beden kitle indeksi (BKİ) ile değil, detaylı klinik değerlendirmelerle yapılmasını öneriyor. Yeni yaklaşımlar, dünya genelinde hızla artan obezitenin tanı ve tedavi yöntemlerinin güncellenmesine olanak sağlayacak.

Obezitenin getirdiği sağlık riskleri

Obezite, kronik, tekrar edebilen ve ilerleyici bir hastalık olarak tanımlanıyor. Aşırı yağ birikimi, yaşam kalitesini düşürerek birçok ciddi sağlık sorununa yol açıyor:

  • Tip 2 diyabet
  • Hipertansiyon
  • Kan yağlarında bozulmalar
  • Kalp-damar hastalıkları
  • Astım
  • Kanser türleri
  • Osteoartrit (kireçlenme)

Haliloğlu, dünya genelinde obezitenin erişkin nüfusta yaklaşık yüzde 13 oranında görüldüğünü ve her 100 kişiden 39'unun fazla kilolu olduğunu belirtti. 1975 yılından bu yana obezite oranının en az üç kat arttığı ifade ediliyor.

Türkiye, Avrupa’nın En Kilolu Ülkesi! (1)

Türkiye, Avrupa’nın en kilolu ülkesi

Obezite, yalnızca yüksek gelirli ülkelerde değil, gelişmekte olan ülkelerde de hızla yayılıyor. Türkiye’de obezite sıklığı yüzde 30’un üzerine çıkarak Avrupa’nın en kilolu ülkesi haline geldi.

Türkiye'de yapılan TURDEP-I çalışmasına göre, 1997-98 yıllarında erişkinlerde obezite oranı yüzde 22,3 olarak belirlenmişti. 12 yıl sonra yapılan TURDEP-II araştırması, bu oranın yüzde 35’e yükseldiğini gösterdi.

Obeziteye eşlik eden hastalıklar

Obezite, kardiyometabolik, mekanik ve mental hastalıklarla birlikte seyreden bir sağlık problemi. Doç. Dr. Özlem Haliloğlu’na göre, prediyabet, dislipidemi, hipertansiyon, kalp hastalıkları, karaciğer yağlanması, polikistik over sendromu, uyku apnesi, depresyon ve bazı kanser türleri obeziteyle doğrudan ilişkili.

Obezite tanısında sayılar yetersiz kalıyor

Obezitenin tanısında geleneksel olarak beden kitle indeksi (BKİ) hesaplaması kullanılıyor. Ancak Haliloğlu’na göre bu ölçüm, hastalığı tam anlamıyla yansıtmıyor.

BKİ’ye ek olarak:

  • Bel çevresi, bel-kalça oranı, bel çevresi/boy oranı, boyun çevresi, el bileği çevresi gibi antropometrik ölçümler,
  • Biyoimpedans cihazları ile vücut kompozisyonunun değerlendirilmesi,

gibi yöntemlerin kullanılması gerekiyor. Ancak, bu cihazlarla visseral yağ (iç organ çevresindeki yağ) ve cilt altı yağ ayrımı yapılamıyor.

Türkiye, Avrupa’nın En Kilolu Ülkesi!

EASO: Obezite tanısı sadece BKİ ile konulmamalı

Avrupa Obezite Derneği (EASO), yalnızca BKİ’ye dayalı tanı koymanın yetersiz olduğunu vurguluyor. Araştırmalar, karın bölgesi yağlanmasının kardiyometabolik komplikasyon riskini artırdığını ortaya koyuyor.

Bu nedenle bel çevresi/boy oranının, BKİ’den daha iyi bir parametre olduğu belirtiliyor. Haliloğlu, klinik değerlendirme yapılmadan tedaviye başlanmaması gerektiğinin altını çiziyor.

Kişiye özel tedavi şart

Obezite ile mücadelede kişiye özel tedavi planlanmasının önemi büyük. Haliloğlu, doğru tedavi hedefi belirlenerek uzun vadede hem fiziksel hem de mental iyileşme sağlanabileceğini belirtti.

Obezitenin hızla arttığı günümüzde, doğru tanı ve kişiye özel yaklaşımlar, hastalığın kontrol altına alınması için kritik bir rol oynuyor.

Kaynak: DHA