Osmanlı Devleti 600 yıl boyunca ayakta kalmış ve son zamanlarında bile oldukça çetin mücadeleler vermişti. Tarihi boyunca birçok iç sorunla mücadele eden Osmanlı için Yeniçeriler uzun bir süre baş belası oldu.
Öyle ki Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması tarihe “Vaka-i Hayriye” yani “Hayırlı Olay” olarak geçti. Gelin Vaka-i Hayriye Nedir yakından bakalım...
Vaka-i Hayriye Nedir?
I. Murad tarafından kurulan Yeniçeri Ocağı uzun süre Osmanlı’nın yaptığı seferlerde vurucu güç olarak kullanıldı. Avrupa’nın ilk daimî ordusu olarak bilinen Yeniçeri Ocağı, Osmanlı ordusunda ateşli silah kullanan ilk birimlerden de biri oldu.
Osmanlı Ordusu içinde bulundurduğu Yeniçeriler ile birlikte kısa sürede en güçlü ve etkili ordulardan biri haline geldi. Durum böyleyken neden Yeniçerilerin ortadan kaldırılması hayırlı bir olay olarak anılmaktadır?
Yeniçeri Ocağı Nasıl Bozuldu?
Uzun süre Osmanlı Devleti’ne önemli hizmetlerde bulunan Yeniçeri Ocağı’nda zamanla bozulmalar görülmeye başlandı. Öncelikle Yeniçeri Ocağı’nın kurulduğu andan itibaren yasaklanan evlilik gevşetildi.
Önceleri yaşlanmış ve sınır bölgelerde görev yapan Yeniçerilerin evlenmesine izin verilirken zamanla tamamen serbest bırakıldı. Bu da Yeniçeri Ocağı’nın temelden sarsacak bir duruma yol açtı.
“Kuloğlu” denilen Yeniçeri çocuklarının Acemi Ocağına alınması Yeniçeri Ocağı standartlarını düşürmeye başladı. Başta belli kriterlere göre seçilen ve yetiştirilmek üzere ocağa alınan asker adayları bu sistem ile kuloğlu oldukları için alınmaya başladı.
Yeniçeri Ocağı’na ikinci darbe III. Murad döneminde vuruldu. Sık sık savaşlara giren Osmanlı Devleti’nde Yeniçeri Ocağı’na adam alınması lazımdı. Bu sebeple geleneksel kurallara riayet edilmeden Türk ve Müslümanlardan da dahil olmak üzere birçok adam alınmaya başlandı.
Ayrıca “Ağa Çırağı” ismiyle Yeniçeri Ağasına ocağa adam alması için hak tanındı. Bu durum zamanla rüşvetle adam alınması döndü. Ayrıca Yeniçeri Ocağı’nda uzun süredir terfi bekleyen eski askerler ile yeni gelenler arasında gruplaşmalar oldu. Bu da haliyle Ocak içerisinde düzensizliğe yol açtı.
Son olarak Yeniçeri Ocağı’ndaki askerlerin askerlik dışında başka bir meslek ile uğraşmamaları konusundaki uygulamaların gevşetilmesi ile Ocak içindeki disiplin iyice bozuldu. Zamanla Yeniçeriler ticaret ve askerlik ile uğraşabilir hale geldi.
Bu da Yeniçeri Ocağı şartlarını ve disiplinini iyice zayıflattı. Bir zamanlar Yeniçerilerin toplandığı kahvehaneler işsizlerin gezdiği yerlere dönüşürken Yeniçeriler de halka zorbalık etmeye başladı.
Yeniçeri Ocağı’nın bozulması ile Osmanlı Devleti’nin iç sorunları arasında bir paralellik gözlemlenebilir. Başlarda disiplin ve etkin özellikleri ile öne çıkan Yeniçeri Ocağı devlete bağlı bir birimdi.
Özellikle kuruluş ve yükseliş döneminde taht mücadelelerinde de belirleyici rolleri oldu. Bu konuda II. Murad’ın tahta dönmesi için çıkarılan Buçuktepe İsyanı ve Yavuz Sultan Selim’in kardeşi Korkut ile verdiği taht mücadelesini kazanması örnek niteliğindedir.
Yeniçerilerin değerlerini fark etmeleri uzun sürmedi. Padişahların tahta geçişlerinde verilen ancak düzenli olmayan cülusun düzenli olması için baskı yapıldı. Ardından daha fazla ulufe almak için padişah ve devlet erkanına baskılarda bulunuldu.
III. Murad’dan itibaren padişahın seferlere katılmaması ise Yeniçeriler ile devletin arasında beliren uçurumu derinleştirmeye başladı.
Yeniçerilerin ilk defa bir padişahı tahttan indirip öldürmesi ise 1622 yılında gerçekleşti. Yeniçerilerin savaşlardaki isteksizliği ve para peşinde koşmaları II. Osman’ın dikkatini çekmişti. Yeniçeri Ocağı’nın uzun süredir devam eden bu tutumuna karşı Ocağı kaldırmak istedi.
Bu durum Yeniçerileri oldukça kızdırdı. Bunun üstüne II. Osman’ı tahttan indirip öldürdüler. Hatta Yeniçerilerin tahttan indirip öldürmekle kalmayıp II. Osman’a işkence ettikleri hatta cinsel saldırılar yaptıkları da iddia edildi.
II. Osman’ın indirilmesinden sonra Yeniçeriler daha da laf dinlemez bir duruma geldi. Yerel halka zorbalık edip onlardan haraç almaya başlayan Yeniçeriler artık İstanbul ve halkı için bir tehdide dönüştü.
1656 yılında maaşlarını düzgün alamayan Yeniçeriler bundan sorumlu devlet adamlarının idamlarını istemiş ve bu konuda padişah IV. Mehmed’e baskıda bulunmuştu. Bunun üstüne diretilmesine rağmen Yeniçerilerin ayaklanma tehlikesi sebebiyle bu devlet adamları teslim edildi.
Hepsi tek tek Yeniçeriler tarafından idam edildi. Bu devlet adamları saray çevresindeki ağaçlara asıldı. Asılanların sayısı o kadar çoktu ki bu ağaçlara meyveleri insan şeklinde olan efsanevi Vakvak Ağacı benzetmesi yapıldı.
Bu olay da tarihe Vaka-i Vakvakiye (Çınar Vakası) olarak geçti.
Yeniçerilerin saldırgan tutumuna dur demek isteyen padişahlar tahttan indirildi. Yerlerine 1793 yılında Nizam-ı Cedid ordusu gibi çeşitli ordular konulmak istense de başarılı olunmadı. 1808 yılında bu sefer Sekban-ı Cedid isminde bir ordu kurulmaya çalışılsa da yine bir başarı sağlanılamadı. İki girişim de bir isyan ile sonlandırıldı. Böylelikle Yeniçeriler her konuda siyasete karışıp İstanbul halkında iyice bela oldular.
Vaka-i Hayriye
II. Mahmud tahta bahsettiğimiz bu şartlar altında çıktı. Hem Avrupa’nın Osmanlı üzerindeki baskısı hem de içeride tüm düzeni bozan Yeniçeriler II. Mahmud’un en büyük iki sorunuydu. II. Mahmud öncelikli olarak Yeniçeri sorunu ile uğraşmaya karar verdi.
Öncelikli olarak Yeniçerilerin gücünü zayıflatmak için kolları sıvadı. Yetenekli ve prestijli Yeniçeri Ağalarını çeşitli sebepler ile Ocak’tan uzaklaştırdı bazılarını da direkt olarak idam ettirdi.
Yeniçerilerin gücünü zayıflatırken Ocak içerisinde kendi safında olanları da çevresinde toplamaya başladı. Ardından Ocak’ta kalanların arasındaki dayanışmayı bozmak adına ustaları ve odabaşlarını birbirine düşürdü.
Ayrıca Ocak içerisinde kendisine bağlı askerlerin sayısını artırarak Yeniçerilerin gücünü kırmaya çalıştı.
Ocak’ı içten zayıflattıktan sonra Ocak’a destek veren ulemayı devlet makamlarımdan tek tek uzaklaştırıp yerlerine kendi taraftarlarını yerleştirmeye başladı. Ardından halk ve ulema arasında Yeniçerilere karşı propagandalar yapmaya başladı.
Böylelikle bu iki sınıfta Yeniçeri yanlısı olanların seslerini kısarken zaten Yeniçerileri sevmeyen halkın nefretini körükledi. Bunun için özellikle din kullanıldı. Yeniçerilerin dini metinlere saygısızlık ettikleri, onları çiğnedikleri dedikodusu yayıldı.
O dönem çıkan Mora İsyanını bastırmak konusunda yetersiz kalan Yeniçeri Ocağı ulemanın gözünde iyice düştü.
Her şeyin hazır olması ile Yeniçerileri tuzağa çekmek için adım atıldı. “Eşkinci Ocağı” isminde yeni bir askerî birlik kurulmasına karar verildi. Ayrıca bu yeni birliğin modern Avrupa tarzı üniformalar ile talim yapacakları duyuruldu.
Bu haberin Yeniçeri Ocağı’nı kışkırtacağı biliniyordu. Tam da beklenildiği gibi oldu. Yeniçeriler tepki göstermek adına ayaklandılar. 200 kişi başlayan isyan 2000 kişiye çıktı. Yeniçeriler idam ettirmek istedikleri kişileri bulamadılar.
Hepsi planlandığı gibi yerlerinde değildi. Bunun üstüne Yeniçeriler sadece binaları ateşe verip kışlalarına döndüler.
Plan istenildiği gibi işliyordu. Yeniçerilerin kışlalara dönmesi ile Sultan Ahmet Camii’nde Sancak-ı Şerif çıkarıldı. Bu tüm halkı dinî korumak için daha önce kutsal metinlere saygısızlık ettiği dedikodusu yayılan Yeniçerilere karşı savaşa çağıran bir işaretti.
II. Mahmud Yeniçeri kışlalarına yoğun bir top atışı başlattı. Bu bombardıman sırasında birçok Yeniçeri öldü. Hayatta kalanlar ise kışlalar ateşe verilince yanarak can verdiler. Kaçabilen Yeniçeriler için ise sokakta tam anlamı ile bir av başlatıldı. Yeniçerilerden bıkmış olan yerel halk ellerine geçirebildikleri her türlü alet ile Yeniçerilere saldırdı.
Yakalananların bir kısmı halkın elindeki satır, bıçak, çekiç gibi çeşitli aletler ile öldürülürken bir kısmı da direkt idam edildi. Yeniçeri Ocağı 17 Haziran 1826 tarihinde Mehmed Esad Efendi’nin Sultan Ahmet Camii’nde okuduğu padişah fermanı ile resmen kaldırıldı.
II. Mahmud kaldırılan bu Yeniçeri Ocağı yerine Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye adında yeni bir askeri birlik kurdurdu.
Vaka-i Hayriye Sebebi
Vaka-i Hayriye, uzun süredir yarardan çok zarar veren Yeniçeri Ocağı’nın Mora’daki isyan konusunda yetersiz kalması bahane edilerek gerçekleşti. Yeniçeri Ocağı’nın İstanbul’da neredeyse bir suç örgütüne dönüşen ve yerel halkı rahatsız etmeleri halkın tepkisini çekti.
Aynı şekilde devleti koruyan, ordunun vurucu gücü olan Yeniçerilerin kafalarına göre siyasete müdahale etmeleri ve otoriteye kafa tutmaları ulemayı rahatsız etti. Ocak, zamanla yozlaşması ve ülkedeki her kesimi rahatsız etmesi sebebiyle II. Mahmud tarafından kapatıldı.