Savaş, insanlık tarihinin en karanlık ve trajik yönlerinden biri olmuştur. Genellikle toprak, kaynaklar veya ideolojiler gibi büyük anlaşmazlıklar nedeniyle patlak verse de, tarih sayfaları savaşın bazen inanılması güç derecede tuhaf ve gülünç nedenlerle de tetiklenebildiğini gösteriyor. Avustralya'nın emulara karşı açtığı "savaş"tan, bir leğen yüzünden çıkan kanlı çatışmaya, geçmişte yaşanan bazı olaylar, savaşın mantık sınırlarını nasıl zorlayabileceğini gözler önüne seriyor. Hazırsanız başlayalım...

Emular, Avustralya ordusuna karşı!

1932 yılının Batı Avustralya’sı… Büyük Buhran’ın etkileri henüz dinmemişken, çiftçiler yeni bir düşmanla karşı karşıyaydı: Emular. Bu büyük, uçamayan kuşlar, sayıları giderek artan gruplar halinde ekin tarlalarına dadanıyor ve çiftçilerin geçim kaynaklarını tehdit ediyordu. Çaresizlik içinde hükümete başvuran çiftçilere verilen cevap ise şaşırtıcıydı: Askeri müdahale!

Emular Savaşı

Avustralya ordusu, emularla mücadele için makineli tüfeklerle donatılmış askerlerden oluşan bir birlik görevlendirdi. Ancak, beklenen sonuç tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. Emular, makineli tüfek ateşinden şaşırtıcı bir çeviklikle kaçmayı başardı. Gruplara ayrılarak ve hızlı hareket ederek askeri taktiklere adeta ders veren kuşlar, askerleri perişan etti. Mermiler havada uçuşurken, emular tarlalarda özgürce dolaşmaya devam etti. "Emu'lar Orduyu Nasıl Yendi?" başlığıyla gazetelerde karikatürlere konu olan bu absürt operasyon, hayvanlara karşı askeri gücün ne kadar etkisiz ve gülünç olabileceğini tüm dünyaya gösterdi.

İtalya'daki "tahta kova" savaşı!

Ortaçağ İtalyası, şehir devletlerinin amansız rekabetine sahne olurken, bu rekabetin en absürt meyvelerinden biri de 1325 yılında patlak veren Tahta Kova Savaşı (Battle of the Oaken Bucket) oldu. Modena ve Bologna şehirleri arasındaki bu savaşın kıvılcımı, Modenalı askerlerin Bologna’ya düzenlediği bir baskın sırasında şehir meydanından çalınan büyük bir tahta kovaydı. Evet, yanlış okumadınız, bir mutfak eşyası, binlerce insanın ölümüne yol açacak bir savaşın nedeni olabilirdi.

Kova Savaşı

O dönemin İtalyan şehir devletleri arasındaki çekişmeler zaten yüksekti, ancak değersiz sayılabilecek bir nesnenin böylesine büyük bir çatışmaya yol açması, savaşın mantıksızlığını ve anlamsızlığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Kova Savaşı’nda binlerce insan hayatını kaybetti. Modena ordusu galip geldi ve Bologna’yı yendi. Ancak, galibiyetin en ilginç yanı, Modenalıların kazandıkları zaferin sembolü olarak çaldıkları leğeni iade etmemeleri oldu. Günümüzde bile o meşhur leğenin, Modena’daki Ghirlandina Kulesi'nde sergilendiği söyleniyor.

Tahta bir kova üzerine çıktığı, kimi kaynaklarca abartılı bulunan bu savaş, yine de listemizde yer aldı.

Stadyumdan cepheye!

1969 yılında, futbol sahalarında başlayan gerginlik, Honduras ve El Salvador arasındaki ilişkileri kanlı bir çatışmaya sürükledi. 1970 Dünya Kupası elemelerinde karşı karşıya gelen iki ülke milli takımları arasındaki maçlar, sadece spor arenasında değil, politik arenada da tansiyonu yükseltti. Maçlar sırasında yaşanan şiddet olayları ve milliyetçi söylemler, zaten var olan sınır anlaşmazlıkları ve göç sorunlarını tetikledi.

Futbol Savaşı

Futbol maçlarının hemen ardından başlayan savaş, aslında daha derin siyasi ve ekonomik sorunların bir yansımasıydı. Ancak, "Futbol Savaşı" (La Guerra del Fútbol) olarak anılması, sporun uluslararası ilişkilerde beklenmedik ve tehlikeli bir katalizör görevi görebileceğini gösteren çarpıcı bir örnek oluşturdu. 100 saat süren bu kısa ama kanlı savaş, iki ülke arasındaki ilişkileri uzun yıllar boyunca zehirledi ve binlerce insanın hayatına mal oldu.

"Domuzumu vurdun" savaşı!

1859 yılında, Amerika Birleşik Devletleri ve Britanya İmparatorluğu arasındaki sınır anlaşmazlıkları, San Juan Adaları’nda absürt bir krize dönüştü. Adalarda yaşayan bir Amerikan çiftçisinin domuzu, komşusu olan İngiliz çiftçinin bahçesine girerek patatesleri talan etti. İngiliz çiftçinin domuzu vurmasıyla başlayan olaylar zinciri, iki büyük gücü savaşın eşiğine getirdi.

Domuz Savaşı

Olayın büyüyerek uluslararası bir krize dönüşmesi, dönemin gergin siyasi atmosferini gözler önüne seriyor. Her iki taraf da adaya asker gönderdi ve iki ordu karşı karşıya geldi. Neyse ki, komutanların sağduyulu yaklaşımı ve diplomatik çabalar sayesinde, daha büyük bir çatışma engellendi. "Domuz Savaşı" (The Pig War) olarak tarihe geçen bu olayda, tek can kaybı patates düşkünü domuz oldu. Bu absürt kriz, büyük güçlerin gülünç denebilecek nedenlerle nasıl savaşın eşiğine gelebileceğini ve sağduyunun bazen galip gelebileceğini gösteren tuhaf bir örnek olarak tarihte yerini aldı.

Bu olay tam anlamıyla bir savaş değil, askeri gerginlik ve diplomatik bir kriz olarak nitelendirilmelidir.

Pastane savaşı!

1838-1839 yılları arasında yaşanan Pastane Savaşı, uluslararası ilişkilerde kişisel çıkarların ve küçük bahanelerin ne kadar büyük sonuçlar doğurabileceğini gözler önüne seriyor. Olay, Meksika’da dükkanı yağmalanan Fransız bir pastacının tazminat talebiyle başladı. Pastacı, Meksika hükümetinden zararının karşılanmasını istedi ancak sonuç alamayınca Fransa Kralı Louis-Philippe’e başvurdu. Kral, bu pastacının ve diğer Fransız vatandaşlarının iddialarını bahane ederek Meksika’ya savaş ilan etti.

Pastane Savaşı

Aslında, Pastane Savaşı, Fransa’nın Meksika’ya müdahale etmek ve ekonomik nüfuzunu artırmak için uzun süredir aradığı bir bahaneydi. Ancak, savaşın "pastane" gibi gündelik bir olayla başlamış olması, olayın absürtlüğünü katbekat artırıyor. Fransa, Meksika limanlarını abluka altına aldı ve Veracruz’u işgal etti. Sonunda Meksika, Fransa’nın tazminat talebini kabul etmek zorunda kaldı. Pastane Savaşı, büyük güçlerin küçük bahanelerle nasıl müdahale edebileceğini ve kişisel çıkarlarını nasıl acımasızca dayatabileceğini gösteren çarpıcı bir örnek olarak tarihe geçti.

Evet, bir pastacının şikayeti savaşın sembolik başlangıcı olmuş olabilir ancak asıl neden Fransızların Meksika’daki ekonomik ve diplomatik çıkarlarını koruma çabasıydı.

Kaynak: Haber Merkezi