İsrail’in Filistin’e olan zulmü tüm hızı ve şiddetiyle devam ediyor. Oldukça eski tarihi köklere sahip olan bu dava vatandaşlar tarafından araştırılıyor. Vadedilmiş topraklar neresi sorusu sıklıkla merak edilen konular arasında.
Biz de sizler için Vadedilmiş Toprakları ve bunun tarihi köklerini araştırdık. İşte detaylar...
Ayak Tabanınızın Basacağı Her Yer Sizin Olacak!
İsrail’in Filistin’e karşı saldırıları tüm hızıyla devam ediyor. Türkiye’de İsrail’e ve saldırılarına karşı ciddi bir kamuoyu oluşurken İsrail’in bu saldırılarının sebepleri de araştırılıyor.
İsrail tüm bu saldırıları için kendisine vadedilen toprakları ileri sürüyor. Bu da haliyle Vadedilen topraklar neresi sorusunun sorulmasına sebep oluyor.
Vadedilmiş topraklar İbrahimî dinlerde Arz-ı Mev’ûd diye geçiyor. Hz. İbrahim ve onun soyundan gelenlere Allah tarafından vaat edilen topraklar için kullanılıyor. İbranice kullanımı ise “Eretz Israel” (İsrail diyarı) olarak karşımıza çıkıyor.
Özellikle Kitâb-ı Mukaddes’te geçen bu vaadde Hz. Musa ve Yeşu’a “Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak” sözleri yer alıyor. Bahsi geçen bu topraklar Ahd-i Atîk’te şu isimlerle de biliniyor:
- Ken’an Diyarı
- Diyar
- Gurbet Diyarı
- Memleket
- İyi ve Geniş Diyar
- Süt ve Bal Akan Diyar
- Bütün Memleketlerin Süsü Olan Diyar
Vadedilmiş Topraklar Neresi?
Vadedilmiş topraklar harita üzerine kesin belirlenmiş sınırlara sahip olmasa da Yahudi dinî kitaplarında tasvir ediliyor. Gelin vadedilmiş topraklar neresi olarak anlatılıyor inceleyelim...
Hz. İbrahim’e vadedilmiş topraklar, ilk olarak Kitâb-ı Mukaddes’te ““Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar olan bölge” ifadeleriyle tanımlanıyor. Aynı şekilde bu toprakların sınırları Ahd-i Atîk’te daha ayrıntılı olarak açıklanıyor.
Ahd-i Atîk, vadedilmiş toprakların harita üstündeki sınırları şu şekilde belirliyor:
“Tsin çölünden Edom boyunca olacak ve cenup sınırınız şarka doğru Tuz denizinin ucundan olacak ve sınırınız Akrabbim yokuşundan cenuba doğru dolaşacak ve Tsin’e geçecek ve onun uçları Kadeş-Barnea’nın cenubunda olacaklar ve Hatsar-Addar’a çıkacak ve Atsmon’a geçecek ve sınır Atsmon’dan Mısır vadisine kadar dolaşacak ve onun uçları deniz yanında olacaktır.”
Ahd-i Atîk’te geçen bu tanımda bazı ifadelerin çağdışı kaldığı görünüyor. Öncelikle Tsin Çölü Kadeş’in Kuzeydoğusunu yer alarak vadedilmiş toprakların güney sınırını oluşturuyor. Tuz denizi olarak ifade edilen Ölüdeniz ise Akrabbim Yokuşu’nun kuzeyinde kalıyor.
Kutsal Metinlerce Belirlenen Sınırlar
Tevrat’ta vadedilmiş topraklar birçok Yahudi ruhban metinlerinde de geçiyor. Güney sınırı Kadeş’in kuzeydoğusu olarak belirtilen vadedilmiş toprakların doğu sınırı ise Taberiye gölü olarak açıklanıyor.
Ancak Ahd-i Atîk bu konuda Fırat Irmağı’nın körfeze dökülen yerini işaret ediyor. Batı sınırı için Garp denizi diye geçen Akdeniz kıyıları temel alınıyor.
Vadedilmiş toprakların en tartışmalı sınırı ise Kuzey sınırı olarak karşımıza çıkıyor. Kuzey sınırı için Lübnan genel olarak sınır gösteriliyor olsa da yazılarda geçen Hor dağının Güney Anadolu’daki Toros Dağları olduğunu da öne sürenler oluyor.
Vadedilmiş Toprakların Nesiller Boyunca Aktarılan Mirası
Vadedilmiş Topraklar neresi sorusu ile araştırılan “Vadedilmiş Topraklar” ifadesinin uzun süredir devam eden bir söylem olduğu biliniyor. Kökleri çok eskiye dayanan topraklar ilk önce Hz. İbrahim ve onun soyuna vaad ediliyor.
Ardından bu vaad sırasıyla Hz. İshak’a, Hz. Yusuf’a, Hz. Musa’ya ve Yeşu’a yapılıyor. Kitâb-ı Mukaddes geleneği Hz. İsmail ve soyunu sonradan devre dışı bırakıyor. Ve Hz. İsmail yerine vadedilmiş toprakların Hz. İshak ve soyuna ait olduğunu ileri sürüyor.
Yukarıda ismi geçen peygamberlere ve onların soyuna bırakılan bu mülk ve miras kaynaklarda ebedî olarak geçiyor. Ancak bu ebedî miras ve mülk şartsız ve mutlak bir vaad olduğu anlamına gelmiyor.
Dini metinler vadedilmiş topraklar mirasını alma şartlarının, İsrailoğulları’nın Rab Yehova ile yaptıkları ahidlerle belirlendiği biliniyor.
Arz-ı Mev’ûd’un Şartları
Vadedilmiş Topraklar neresi sorusuna cevap verirken bu toprakların sahibi olmanın şartlarına da değinmek gerekiyor. Yaratıcı tarafından vaad edildiği söylenen bu topraklar hangi şartlara bağlanıyor?
İlk olarak Hz. İbrahim’in ahdi öne çıkıyor. Hz. İbrahim’in bu topraklar karşılığında tanrı olarak sadece Yehova’yı tanıması ve her erkeğin sünnet olması şartı öne sürülüyor.
Hz. İshak ve Hz. Yakup ile yapılan ahid ise Allah’ın emirleri, kanun ve şeriatını tutmaya bağlanıyor. Hz. Musa ile yapılan ahid ise kendisine yollanan “Tevrat” ve onun getirdiği kuralların uygulanması şartıyla yapılıyor.
Yahudi dini metinleri bu toprakların bahsi geçen peygamberler ve soylarına verildiğini yazıyor. Rabbin, bu peygamberler ve onların soylarını kendi halkı olarak alarak şartlarına uyulduğu takdirde vadedilmiş toprakları onlara mülk olarak verdiği ifade ediliyor.
Gerçekten İsrailoğulları Mı?
Tüm bu dinî metinler incelendiğinde ilk göze çarpan şey bu toprakların sadece İsrailoğullarına vadedilmediği gerçeği oluyor. Tüm bu vaad Hz. İbrahim’den sonra bölünüyor.
Bu da vadedilmiş topraklar üzerinde İsmail neslinden gelenler kadar İshak neslinden gelenlerin de hakkı olduğu gerçeğini doğuruyor. Ayrıca birçok peygamber tarafından tekrarlanmış ahidler göz önünde bulundurulduğunda Yahudilerin şartları yerine getirmediğini söylemek mümkün oluyor.
Tarih boyunca İsrailoğulları’nın Allah’ın emrine boyun eğmedikleri, ahidleri yerine getirmedikleri ve Allah’ın elçilerini öldürmeye çalıştıklarına dair birçok olay gerçekleşiyor.
Tüm bunlara bakıldığı zaman Vadedilmiş Toprakların meşru sahipleri tartışmalı bir konuya dönüşüyor. Bu da Vadedilmiş Topraklar neresi sorusundan ziyade vadedilmiş topraklar kimin sorusunun sorulmasına sebep oluyor.